Güneşli bir günün kurak hikayesine ağlayarak doğdum ben.

Adım Ayşe, adım Fatma, adım Hatice yahut Hasretti,adım her ailenin evinde herkesin beşiğinde aynıydı aslında.Adım dünyaya gözünü yeni açmış kız çocuğuydu.

Büyüdüm biraz annemin canı, babamın kanı oldum.ilk anne dedim onu sevdim, sütü içimde bana güç verdikçe büyüdüm.Gecenin bir vakti uyandım,ağladım,ateşlendim bi anda anneme zahmet oldum.Gözlerimi öptü babam yeni filizlenmiş bir aileye bahar oldum.

zaman geçti, mahallemde saklambaç oynayan  kırmızı puantiyeli eteğimle,rugan ayakkabılarımla sevimliyken, komşunun camını taşla kırdım haylaz kız çocuğu oldum.

Büyüdüm biraz, yeni yeni anladım kendimi tanıdım belkide. Kardeşim oldu sonra evvela abla oldum. Büyümüştüm ya anneme yardım ettim,kardeşime elimden geldiğince baktım içimde şefkat uyandı,kardeşimin sevincine, acısına, hayatına ortak oldum.Korudum onu sakındım, bu hallerime döndüm baktım o an annemin yarısı oldum.

Yaşım geldi Okula gittim koşa koşa, ne güzel dedim, ne güzeldi öğretmenim.Çocukluğuma arkadaş ektim, ben bir baktım yeni yeni kendim oldum.

En sevdiğim ders oldu edebiyat, okudum roman oldum, şiir oldum.Yüreğimdekiler artık sığmadı da kağıda kaleme düştüm arzu halimi yazar oldum.

İlim burada biter miydi?’ Bitmez ‘dedim bu yolun sonu nereyse orayı göreceğim deyip deryada ilim arayan seyyah oldum.

Baktım da dünyaya öğretecek,söyleyecek ne çok sözüm var dedim kendime.Bir değildi evlat, binine de öğreteyim istedim çiçeği burnunda işi öğretmenlik olmayan bir öğretmen oldum.

Gel zaman git zaman ben yine büyüdüm içimdekiler de büyüdü benimle beraber.Evlendim,güne bir başka döşekte uyandım gelin oldum.

Sevdim, kendime yoldaş edindim, onunla hayata büründüm. Sevginin sıcaklığı ile yar oldum,omuz oldum, dağ oldum bir de baktım yarimin yarası oldum.

Yar ile kavga ettim, söyleyecek sözüm kalmadı boğazda düğüm oldum. Kendi kendimi yedim, sustum konuşmadım yeri geldi kendi içimde ukde oldum.

Elime bir dünya verdiler evlat diye,sarıldım, kokladım, içimde adını bilmediğim hisler..Ben sahiden şimdi anne oldum.

Yaşadım hayatı,

Dost oldum, evlat oldum, aşk oldum, ana oldum, sırt oldum, teyze oldum, öğrendim öğrenci oldum,öğrettim öğretmen oldum,sert estim rüzgar oldum, ılımlı yağdım yağmur oldum küçük bir hikayede kahraman oldum,ben bu kadar güzellikleri cinsiyetimle olmadım.Ben kendince mutlu yaşayan anne babanın kızıyım diye pembe günler yaşayıp kırları baharları sana aksederken, dünyası ruhu karanlık bir başka dünyanın siyaha bakan penceresine aşina bir adamın gözünde, ‘sırf kız olduğum için ‘neden doğdum?’

Doğduğum eve sessizlik oldum,bir erkek çocuğu kadar olamadım,sahi ben kızdım şimdi niçin konuştum,ben dünyayı aşamadım, başka yer göremedim, okula gidemedim, olduğu yerde duran öylesine bir nesne oldum. 

Bir yerde otururken madem erkekler vardı ben fikrimi söyledim dili uzun oldum.

sırf giydim diye yaftalandım mini etek giyen kız oldum,okuldan geç çıktım eve otobüsle gittim diye cinsel obje oldum,çünkü ben kızdım. Üç yaşında dahi olsam birilerine hitap eder oldum.

Tacize uğrayan,yahut hakaret edilen,aşağılanan,yaşça büyük adamla evlendirilen,yüzünde vücudunda izleri olan,işkence edilen,boğarak öldürülen kıymetsiz bir can oldum.

Çünkü ben kız doğdum,nasıl oldum neden oldum,cehalet yüzünden yoksun oldum, aslında ben berektimin farkında olmayanlara göre eksik,yarım oldum.

Ne verdiyseniz misliyle geri verdiğimi unutanlar var,saymakla bitmez benim olduklarım,

erkeğin namusu yokmuş gibi birine gönlüm düştü diye namusu için alnının ortasına silah dayanan da ben oldum,

yolun sonunda  ömür saatim son bulduğunda bile,vaktim geldi yine ben toprak oldum.

İki ayrı rengin hikayesi,birine pembe birine siyah deyip, birinde olması gerekene büründüm ötekinde olana.Birinde düşe gömüldüm diğerinde karanlığa.

Ben Ayşe ben Fatma ben Hayat ben hepinizin evinde gülücükler saçan o sevimli,sevgili kızınız.Ben başkaları ne der diye kabına göre şekil alan,korkuyla değil sevgiyle, cesaretle, destekle sizi gururlandıracak olan evladınız.

Beni bir renge bürüyün sarıya, yeşile,mora,kırmızıya ama ne olur beni kendi siyahınıza bulaştırmayın.

Ve Hayat bize aynı görevi verip başka şeylerle sınarken,iki ayrı hikayeyi, iki ayrı bakışı bir bağda harmanlarken

Hepimiz yalnızca bir kişiyken bunca yükün, kimliğin, sorumluluğun hezimeti ile hayata farklı pencereden bakıyoruz. Evlatken başka bakıp,anneyken başka oluyoruz.Biz başkaları için bambaşka kimseler oluyoruz.Büyüyoruz yetmiyor, değişiyoruz..

Kimiz biz? Hangisiyiz?  

Hiç sordunuz mu ruhunuza, hiç düşündünüz mü kendinizi başka birinin dünyasında, hiç başkasının sizin yerinizi hayal ettiğini ya da.peki biz bir cinsiyet çatısı altında kaç farklı hikayeyiz aslında. 

Bir bedende sırf diğerleri için kaç kişiyiz ? 

Güneş doğarken biz Umuda yürüyelim, umutla yarına yürüyelim.

Bakışı değil,bakanı değiştirelim.. 

Biliyorum ;

Çünkü biz değişirsek, değiştireceğiz..

Yarınımız güzel olsun. 

#Çalıkuşu’nuz.

Lunaparka gidelim diye ısrar ettim durdum akşam boyu.Niçin güneşin batışını gökyüzünden izlemeyelim diye?hem biraz eğlenmek hem de oranın tadını çıkarmak istiyordum.
Her zaman gelmiyordu ki bu şehre lunapark. Panayır gibi bir çok kişinin bir arada olması,gondollar, çarpışan arabalar renkli balonlar,palyaçolar,veyahut gurüh bir kalabalık anca yaz aylarında misafirimiz oluyordu.
İkna etmek konusunda ne kadar iyi olsamda muhammed’in aklında geçen gece ülkesinde yaşananlar vardı. -‘Hadi gül biraz yaa’ dedim.. birazcık’
-Annem gülüyor mudur şimdi?  Dedi gözlerini kaçırarak.
-Şu halini görse elbette gülmez,tamam biliyorum konuşmak yetmedi ama şuan elimizde ki en iyi imkan bu. Ona sarılacağın günü düşün, oğlum deyip bağrına basacağı günü,gözlerinden nasılda hasretle öptüğünü düşün.kokunla birlikle nasılda sılanın bittiğini düşün’
Yüzüne döndüğümde eşarbım rüzgarla onun yüzüne değiyordu,ağlıyordu hayatımın aşkı..hayat ona içine içine ağlamayıda öğretmişti..sahi kendini ilk ne zaman çaresiz hissetmişti onca yıkılan taşın duvarın içinde,Allah’ım o güzel gözlerinden yaş geldikçe içim sıkışıyordu..o gözlere yazık değil miydi?  Birden kolumdan tutup ‘hadi lunaparka gidelim’  dedi,
‘gidelim, adı güzelim…

Dönme dolaba bindiğimizde şunu anladım,onun yanına oturduğumda, onunla konuştuğumda,benimle olduğunu hissettiğimde en basit anı düşünün en çetrefiline kadar, benimle olması bana güç veriyordu.sanki dünyayı karşıma alabilecekmişim gibi.
Çünkü o ne olursa olsun bir şekilde savaşıyordu ve bunu bilmeyerek banada öğretiyordu.
Son yaşadıklarımız bizi duygusal olarak yıpratmıştı lakin bir şekilde bağımızı iyice sıkılaştırdı.
Dağ gibi olmayı ya da baba gibi olmayı en iyi o beceriyordu.koca bir gücün ardında daha derin bir merhamet.. Ne demiştim babaydı o..Ben onun yörüngesinde dinleniyor, soluklanıyor,yosun kokusunu ve denizin sesini içime çekiyordum..yavaş yavaş dönme dolap yükseliyordu.ilk defa omzuna başımı yasladım.yukarının manzarası neyse neydi,ben ruhuma en güzel manzarayı bulmuştum. Gözlerimi kapatıp göğsüne sokuldukça soluğum kesiliyor ve anlıyordum, Allah’ım meğer dünya ne muazzam bir cennetmiş..
Başım bir omzunda elimi diğer omzuna götürürken parmaklarıma yaş damladı.
Gözümü açıp gözlerine kilitlendim, yanaklarından süzüleni yavaşça silerken bende onunla ağlıyordum..
Bunlar olup biterken Dönemeye devam ediyorduk,dünya devam ediyordu dönmeye, herkes nefes almaya, birileri ölmeye veya doğmaya belki hayata belki bitişe,başlangıca devam ediyorlardı..
-Ağlama ne ol… Derken eliyle durdurdu..ağzından dökülenleri ilmek ilmek dokudum dimağıma. Bugün 82 yaşımdayım ve hâlâ o gün gibi yaşıyorum her sözünü.
-Sadece beni dinler misin?  Dedi.
Kahvesine yandığım gözleri gözlerimde, -ben seni hürriyetim gibi seviyorum, bugüne kadar ettiğim dualara amin der gibi umutla, inanarak! Ben kaybedeceğimi bildiğim savaşlara cesaretle girecek kadar seviyorum, ben seni vatanım gibi seviyorum, özgürlüğüm gibi.vatanında esaretle yaşayan bir Filistinlinin özgürlüğe olan hasreti gibi.Gönlünün gönlümde izi var,olurda aramıza yıllar yollar girerse diye şimdiden söylüyorum nasıl ki biz bombaya, ateşe, askere bıçakla saldırıyorsak, ne olursa olsun bırakmıyorsak aynı bunun gibi..önümüzde ne olursa olsun ruhun ruhumun daimi evidir.’
Ağladıkça konuşuyordu,gözlerinin içi yaşla dolup dökülüyor, sesi boğum boğum çıkıyordu..
Bende seni seviyorum demem artık mana bulmuyordu ki,ben ona inanıyor bu cümleden sonra artık hep ona uyanıyordum.
Bu sefer başını göğsüme dayayan o oldu.biz en tepeye varmışken dönme dolap bir anda durdu,akşam güneşi semayı turuncuya boyamış bir tuval gibi parlıyordu.ellerimi sevdiğim adamın saçında geziniyor bir çocuk sever gibi usul usul onu telkin ediyordum..
-Ağlama demiyorum, ağla..ama bilki içinde olanların hepsini bende yaşıyorum. Sadece ‘seni seviyorum ‘ değil, senin sevdiğin herşeyi seviyorum, hiç görmediğim ülkeni,tanışmadığım aileni,vatanında annesine ağlayan tüm yetimleri..Seni yaşıyorum, sana yaşıyorum.
Bu savaş bitecek, ve evinde uyanacağız yarına sana söz ne pahasına olursa olsun çocuklarımızı senin ülkende büyüteceğiz.mutlulukla, çiçekle, her sabah kahvaltıya uyanıp şarkılar söyleyeceğiz. Onları öperek uyandırıp,yatakta bi güzel gıdıklayıp soframıza sürükleyeceğiz.. Siz galip geldiğinizden olacak ki her yer çiçekle, tohumla ağaçla can bulmuş olacak..sevgilim biz çocuklarımızı bombalarla değil,korkuya değil refahla, büyüteceğiz.biz orada yaşlanıp orada gömüleceğiz. Sahi ne diyordu şair ” ne de güzel yaşlanırsın sen ” diye.. Biz Allâh’a, onun zaferine onun adaletine  inanmadık mı? Sen üzülme n’olur yeryüzü elbet bize de gülecek.. Bana inan ‘ dedim
Hayalini kurduysa bu cümlelerin Gözlerini açmadı sadece
– biliyorum, dedi. Biz kazanacağız… Ama biz bu dünyanın kazananı olmayacağız. Biz anca öteki dünya da Kazanacağız… Dedi
Bense;
-Biliyorum…. Diyemedim..

Pembe gökyüzü.

http://youtu.be/qvufdU6PHHI // kulaklığını takıp,sesini sonuna kadar aç..kalp yosun tutsada aşkı her daim hisseder..💙

Seninle aynı gökyüzünden başka hiç bir ortağım yok.Belki şuan uyuyorsun ya da uyandın kahvaltı için ekmek alacaksın.Sahi hangi otobüs geçer senin evinin önünden.yakınında market var mı? Çok yorulmanı istemezdim.Sokağının adını dahi bilmezken ne çok hayal ettim seni.Yürüyorsundur belki şimdi,bi tanıdığa denk geldiysen ayak üstü sohbet edip gülümsüyorsundur..ne güzel güldüğünü hatırladım şimdi.gözlerin ne derindi. Kalbinin işbirlikçisi gözlerin..belki takvimler seni tekrar göreyim diyedir,belki yeryüzü bizim için bir fırsat kolluyordur..Bak önceden benim için şiir üç beş kelimeden ibaretti..şimdi ise senin yüzün..Dünyanın en güzel melodisi senin sesin,varlığın dünyaya onurdur..karşıma çık adam. Ben seni çoktan hakettim. Çünkü sen en güzel gülendin.
Beş yaşım gibiydin aynı, aklımda dönen atlı karıncalar,elimde bir pembe pamuk şekeri koşa koşa sana geliyorum. Öyle ki herkes senin güneşinde yanmak  isterken ben senin ikliminde yaşamak istiyordum.sıcak, ılımlı,hafif nemli ve yeşil-mavi..Binlerce insanın yürüdüğü uzunca bir cadde de döne döne kalabalığı yarıp şarkını söyleyip herkese seni anlatasım var. Bu insanlar tanımasın mı seni? Bak eğer sonsuza kadar yaşamak diye bir şey varsa o kesinlikle dilden dile dolaşmaktır,ben sonu olan dünyada sonsuzluk değil herkesin içinde sen ol istiyorum.
Kalbinde bahardan çiçekler açmış, merhameti mizacının aynası adam..uykumda ki ninni kadar naif,kelebeğin canı gibi hissi senin varlığın.
Ben şanslı bir küçük kız,sen şansın ta kendisi.Ne güzeldi sana denk gelmem.Ne muazzamdı senin tesadüflerin.Gelir misin yine rüyalarımın tozlu pembesine? Ben seni en çok orda seviyorum. En çok orada dokunup,en çok orada kalbimi kalbinin üstüne koyar gibi hissediyorum. Gönül dediğin bi değişik,ben aslında sende sana dönüşmek istiyorum.
Ölüm geldi şimdi aklıma.yanımda ölmeyeceksen,yanında ölmeyeceksem ölümün bende manası neydi? Son sözünü ben duymayacak mıyım?Beni ne kadar sevdiğini ve cenneti benim için istediğini söylemeyecek misin torunlarımıza? Ya çocuklarım? Senin gibi gözleri olan bir oğlan,senin gibi bakmasını bilen çocuklarım olmayacak mı? Dünya ne kadar da acımasızdı sevdiğim..Ben seninle ümitler yeşertirken dilini,dinini bilmediğin bu toprakta,sen benden,benim aklımdakilerden habersiz başka yerin başka zamanında nefes alıyorsun..Sahi kime benziyor gözlerin,annen ne kadar şanslı. Metroda yanına oturan,yanlışlıkla sana çarpan,bir kafede seninle bakışan insanlar var.. Ben hiç biri olamadım..Uyuyuşun, uykundan uyanıp banyoya gidişin,gözlerini ovalayışın, saçlarını tarayışın.hiç birini göremeden ölmek mi var yaşamanın içinde?Yaşamadan ölmek mi var?
Seni bir daha göremeden ölmek mi var??
Ben şimdi ölmek istemem.bir keresi daha olmaz mı senli dakikaların?.. Son kez göremez miyim filmlerimin kahramanını?